Sağlık

Türkiye Sezaryen Doğumda Neden Birinci?

Eğer doğumu “normal” olarak tanımlarsak bu anne ile bebek arasındaki bağın yalnızca vajinal doğumla mümkün olduğu anlamına gelir. Bu tür bir yaklaşım sezaryenle doğum yapmak zorunda kalan kadınları kendilerini “yetersiz” hissedebilecekleri ya da “normal” bir anne olmadıkları düşüncesiyle suçlayabilir. Ancak bu sezaryen oranlarını azaltmaz; aksine vajinal doğuma dair korkuları artırabilir.

Vajinal doğumu savunan bir hekim olarak sağlıklı bir şekilde doğum yapabilen bir anne ve bebeğin gereksiz bir cerrahi müdahale ile riske atılmaması gerektiğini düşünüyorum. Sezaryen bazı durumlarda hayat kurtarıcı olabilir. Örneğin rahimde yeterli suyun kalmaması veya bebeğin ters gelmesi gibi acil durumlar sezaryeni gerekli kılabilir. Ancak sezaryenin yalnızca gerektiği durumlarda uygulanması önemlidir. Gereksiz yere yapılan sezaryenler hem anne hem de bebek için sağlık riski oluşturabilir.

Doğumların %62.8’i Sezaryen!

Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığı “2022 Sağlık İstatistikleri Yıllığı” verilerine göre Türkiye’de hastanelerde yapılan doğumların büyük bir kısmı sezaryen yöntemiyle gerçekleştiriliyor. Devlet üniversite ve özel hastanelerde yapılan doğumlar arasında sezaryen oranı 2022 yılında yüzde 628 olarak belirlendi. Bu oran 2021’de yüzde 609 2020’de ise yüzde 596 idi. Yani her geçen yıl sezaryenle doğum yapan kadın sayısının arttığı görülüyor. Bu durumda Türkiye’de her 3 kadından 2’si sezaryen doğum yapma eğiliminde.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) doğumların yalnızca küçük bir kısmının acil müdahale gerektirdiğini yani sezaryenin genellikle ihtiyaç dışı bir tercih olduğunu vurguluyor. Ancak Türkiye’deki yüksek sezaryen oranı doğum şekilleri konusundaki tartışmaları artırıyor. Bu yüksek oran sağlık politikalarının doğum şekli konusunda daha fazla eğitim ve farkındalık yaratmaya yönelmesini gerektirebilir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu